6 Aralık 2012 Perşembe


Vergi Bilincinin Oluşması ve Gönüllü Uyum İçin Yapılması Gerekenler  

Vergi bilincinin oluşması kolay ve kısa sürede yapılabilecek bir durum değildir. İyi bir planlama, uzun vadeli bir proje, bütçe, kurumlar arası uyum ve işbirliği, en önemlisi ise siyasi otoritenin ve hükümetlerin kararlılığını gerektirir. Hükümet veya siyasi otorite gerçekten böyle bir proje gerçekleştirmek istiyor mu? Öncelikle bu sorunun net bir şekilde cevaplandırılması gerekmektedir. Çünkü uygulama sonuçları kısa bir sürede alınamayacağı gibi başarısızlıkta zaman, emek, maddi kayıpları da beraberinde getirecektir. Dolayısıyla bütün bu hesapları yapan, sonuçlarına katlanabilecek kararlı bir otoriteye öncelikle ihtiyaç vardır.

Ayrıca vergi bilincini oluşturmak ve gönüllü uyumu sağlamak için tek bir çözüm veya öneriden ziyade, çözümler ve öneriler birliği oluşturmak gerekir. Bütün çözüm önerilerinin eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesi ve birbirini tamamlaması başarı için önkoşullardandır. Şöyle ki; aşağıda sıralayacağımız önerilerden yalnızca birini gerçekleştirerek başarı sağlamak imkansızdır.Yalnızca eğitim, yalnızca vergi oranlarının düşürülmesi gibi çözümler başarısız olacaktır. Vergi oranlarını düşürürken denetimleri artırmak, bunu yaparken eğitime önem vermek ve diğer faaliyetleri hep beraber yürütmek çok önemlidir.

 Bunun yanında vergi oranlarını düşürmeden ve sosyal etkinlikler düzenlenmeden vergi cezalarının ve denetimlerin artırılması gibi hatalar kesinlikle yapılmamalıdır. Bu tür hatalar yapılmak istenileni başlamadan bitirmek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla başarı için tüm önlemler aynı zamanda ve eşgüdüm içinde gerçekleştirilmelidir.

1.Eğitim   
‘Her işin başı eğitimdir.’ sözü hemen hemen hayatın tüm alanlarında kullanılmaktadır. Bu söz klasik olduğu kadar, doğru bir sözdür de. Çünkü bilimsel bir geçektir. Sporda, sanatta, bilim ve teknolojide vs.. ve hayatın kendisinde eğitimin yeri tartışılamaz.

Bu durum pek tabiî ki vergi için de geçerlidir. Vatandaşların vergi konusundaki bilinçsizliği bunun açık bir göstergesidir. Bu konu da idarenin vergi eğitimi konusuna yeteri kadar önem vermemesi ve yanlış eğitim politikalarının da etkisi bulunmaktadır. Ülkemizde vergi eğitimi yok denebilecek kadar az durumdadır. Yalnızca Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yürüttüğü vergi haftası etkinliklerinde, okullarda kısa süreli etkinlikler düzenlenmekte, resim ve şiir yarışmaları düzenlenmektedir. Vergi haftalarındaki klasikleşmiş bu etkinliklerdeki amaç, prosedürlerin yerine getirilmesi ve etkinlik kataloğunu doldurmaktan öteye gitmemektedir.

Oysa ki, temeli doğru atılmış, uygun politika ve enstrümanlar kullanılarak verilmiş bir vergi eğitimi ile vergi kayıp ve kaçağının önüne geçilebilir.  Ancak ülkemizde uygun vergi eğitiminden bahsetmek bir yana vergi eğitiminden dahi bahsedilememektedir.

Ayrıca vergi eğitiminde strateji de önemlidir. Yanlış eğitim sistemi ve yanlış uygulama ile vergi eğitimi vermek de zaman kaybına sebebiyet verebilecektir. Örneğin, vergi öğrencilere, klasik olarak ‘vergi olmasaydı, okulumuz olmazdı, yollar olmazdı’ gibi örnekler verilerek anlatılır. Ancak ne var ki; okulun olmaması, yolların olmaması çocukları çok dikkat edeceği konulardan değildir. Önemli olan çocuklar için neyin önemli olduğunun ve neden hoşlandıklarının tespitinin yapılarak, tespit edilen bu değerler üzerinden anlatmak daha mantıklı olacaktır. Örneğin sporu seven çocuklara vergi olmasaydı, bu sahalar, bu stadyumlar olmazdı gibi yöntemlerle anlatmak daha akılda kalıcı ve daha verimli bir vergi eğitimi olacaktır.

Eğitimi yalnızca çocuklara verilecek bir eğitim gibi de değerlendirmemek gerekir. Büyüklere de hayatın her alanında vergi ile ilgili eğitimler verilmelidir. Yetişkin insanları bir araya getirip vergi konusunda eğitim verebilmek uygulanabilir bir durum değildir. Bu nedenle eğitimi doğru zamanda, doğru yerde, özümseterek ve uygulayarak vermek  hem insanları sıkmaz hem de hedeflenen başarıya daha çabuk ulaştırır.

Dolayısıyla öncelikle vergide eğitimin önemi kavranarak ve kavratılarak uzun vadeli, uygulanabilir ve doğru politikalarla eğitim verilmelidir. Bu sayede ilerleyen yıllarda  vergi bilinci daha rahat oluşacak, vergi kayıp ve kaçağı azalarak vergi gelirleri daha da artacaktır.

2.Vergi Oranlarının Düşürülmesi   
Daha önce de belirttiğimiz gibi, vergi ülkemizde yüksek oranlarda uygulanmaktadır. Uygulanmakta olan ÖTV, KDV, Gelir Stopaj ve Kurum Stopaj oranları gelişmiş ülkelerin vergi ortalamalarının üzerindedir. Bu konu mükelleflerin ve mali çevrelerin en çok şikayet ettiği ve vergi ödememeye mazeret olarak gösterilen bir konudur. 

Özellikle ÖTV dolaylı vergiler içinde yüksek oranda alınan vergilerin başında gelmektedir. Kesinti yolu ile alınan Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Stopajları da küçük esnafın ödemekte zorluk çektiği vergilerdendir. Çoğu mükellef özellikle kira stopajından kaçmak için kira ödemelerini olduğundan daha düşük göstermektedir. Bu da vergi kaybına sebep olduğu gibi, mükellefleri idareye karşı gerçek dışı beyanda bulunan mükellef konumuna sokmaktadır. Bu durum taraflar arasındaki güvensizliği de artırmaktadır.

Vergi oranlarının düşürülmesi kısa vadede vergi gelirlerini azaltabilir. Ancak uzun vade de kayıtdışılığı azaltıcı etkisi ile vergi gelirlerinde artışa sebebiyet verecektir. Ayrıca mükelleflerin yüksek vergi oranlarından kaynaklanan şikayetlerini azaltarak vergi denetimini daha etkin hale getirecektir. Bunun yanında doğru beyan ile idare ile mükellef arasındaki güveni artıracaktır.

Vergi oranlarının düşürülmesi ve devletin vatandaşından daha az oranda vergi alması ile sosyal açıdan toplum hayatına olumlu etkisi olacaktır. Ayrıca ekonomik olarak vatandaşlar vergi yükünden bir miktar kurtulmuş olacaktır.
Bütün bunların yanında vergi oranlarının düşürülme süreci vergi gelirleri açısından dikkatle takip edilmelidir. Uzun vade de vergi gelirlerinin artması gözlemlenmelidir. Aksi halde bütçe dengesi açısından olumsuz etkileri olabilecektir.

3.Vergi Çeşitliliğinin Azaltılması ve Vergi Uygulamalarının Basitleştirilmesi
Ülkemizde çok çeşitli şekillerde ve türlerde vergiler alınmaktadır. Vergi sistemimiz; alınma şekilleri, beyan şekilleri, hesaplamaları, vergi oranları, mükellef bölümlendirmeleri,  kazanç şekilleri gibi çok çeşitli ve karmaşık bir yapıdır.

Mükellefler karmaşık yapının yükünden kurtulmak ve yasal zorunluluk nedeniyle muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerden danışmanlık almaktadır. Bu tür meslekler oldukça yaygınlaşarak bir uzmanlık dalı halini almışlardır. Bu meslekleri icra edenler defter tutma, danışmanlık yapma veya tasdik etme gibi işlemler ile mükelleflere hizmet etmektedirler.

Ancak özellikle küçük esnaflar olmak üzere mükellefler muhasebeci, defter kaydı, belge düzenleme gibi işlemlerden pek hoşnut değillerdir. Bu tip işlemleri angarya, nu işlemleri yürütenlere yapılan ödemeleri de boşa giden para gibi değerlendirmektedirler. Bu nedenle daha basit bir vergileme sistemini her zaman tercih etmemekte ve yıllık belli miktar ödeyerek tüm bu işlemleri bir kalemde tamamlamak istemektedirler.

Ülkemizde vergi kanunları açısından mükelleflerin bu taleplerinin, kendi el emeği ile iş yapan vergi kanunlarında sayılan çok küçük bir grubun dışında  karşılanması zordur. Ancak vergi sistemimizin daha basit bir yapıya kavuşturulması, bir takım vergi ve beyannamelerini birleştirmesi, kırtasiyeciliğin azaltılması ve mükellefleri daha kolay anladığı ve uygulayabildiği bir sitem oluşturulmaya çalışılması, vergi bilincinin oluşmasına diğer öğeler ile birlikte yardımcı olacağı şüphesisdir.

4.Vergi Cezalarının Uygulanabilir Bir Duruma Getirilmesi ve Artırılması
Vergi Usul Kanununda cezalar usulsüzlük, özel usulsüzlük, vergi ziyaı cezası ve diğer cezalar tanımlanmaktadır.

 Usulsüzlük cezaları tutar olarak en az olan ve bir takım bildirimlerin zamanında yapılmaması, beyannamelerin zamanında verilmemesi ve defter belge düzenlerken ve kullanırken belirlenen usullere uyulmaması nedenleriyle uygulanmaktadır. Özel usulsüzlük cezaları ise tutar olarak daha fazladır ve belge düzenlememe, defter belge ibraz etmeme ve beyannameleri internetten üzerinden göndermeme gibi hallerde uygulanır. Vergi ziyaı cezası ise direkt vergi ile ilgilidir ve verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi hallerinde uygulanır. Diğer cezalar adlandırılan cezalar ise sahte ve yanıltıcı belge düzenleyenler ile hileli  işlem yapanlara hapis cezalarını öngören cezalardır.

Ancak yukarıda belirtilen cezaların bir kısmı fiiline göre çok ağır, bir kısmının uygulama alanı kalmamış, bir kısmının cezası cüzi tutarlarda kalmıştır. Ayrıca uygun bir hukuki zemine oturtulmadığından verilen cezaların çoğu, adli veya idari yargı tarafından kaldırılmaktadır. En ağır ceza olan hapis cezası ise çok nadir uygulanmaktadır. Dolayısıyla vergi cezaları; caydırıcılığı olmayan, hukuka uygunluk bakımından geri kalmış ve adaletsiz bir yapıdadır.

Öncelikle vergi cezalarını uygulanabilir bir duruma getirmek gerekmektedir. Ceza fiilleri güncellenmeli, tutarlar suç fiilleri ile dengeli olmalı ve hukuki altyapısı sağlam zemine oturtulmalıdır.

 Bundan sonraki aşama ise cezaların artırılmasıdır. Ancak ceza artırımı vergi bilinci oluşturma zincirinin son halkasını oluşturmalıdır. Ceza kesilen mükellefe mazeret bırakmayacak konumda olmalıdır. Diğer faaliyetleri gerçekleştirmeden uygulanacak bir ceza artırımı, daha kötü sonuçlar doğuracak, faydasından çok zararı olacaktır.

5.Denetim ve İncelemelerin Etkinleştirilmesi
Denetim ve incelemelerin vergi uygulamalarında önemli bir yeri vardır. Ancak ülkemizde etkin ve verimli bir vergi denetimi ve incelemesinden söz etmek mümkün değildir. Bunda bir çok etken vardır. Personel yetersizliği, mevcut personelin etkili bir şekilde  kullanılamaması, denetim ve inceleme tekniklerinin eksikliği gibi bir çok sebep sıralanabilmektedir.

Aslında denetim ve incelemeyi birbirinden ayırmak gerekmektedir. Vergi denetimi yerel birimler tarafından özel yoklamaya yetkili memurlarca gerçekleştirilirken vergi incelemesi ise vergi tarh etme yetkisine sahip, Vergi Usul Kanunu’nda sayılan incelemeye yetkili görevliler tarafından gerçekleştirilir. İnceleye yetkililer daire müdürleri ve vergi müfettişleridir.

Vergi denetimi ağırlıklı olarak vergi mükelleflerinin fatura, fiş, irsaliye gibi belgelerin düzenlenmemesi kontrolü, kayıtsız mükellef kontrolü ve yol denetimleri gibi faaliyetler yürütür. Ancak bu denetimler personel yetersizliği ve teknik ekipman yetersizliği sebepler ile beklenen faydayı sağlamamaktadır. Ayrıca mükellefin işyerine gidilerek ceza kesme uygulaması zaman zaman olumsuz olaylara sebebiyet vermektedir.

Vergi incelemesi ise mükellefin defter ve belgeleri üzerinden inceleme yapılarak vergi kayıp ve kaçağının önüne geçmek amacı gütmektedir. Vergi incelemesi de denetim gibi yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde vergi incelemeleri %3 gibi çok küçük değerlerdedir. Ayrıca bu incelemelerdeki inceleme teknik, usul ve şartları verimli olmadığında incelenen mükelleflerden yapılan tahsilat oranları daha da az değerdedir ve inceleme raporlarına istinaden yapılan tarhiyatların çoğu vergi mahkemeleri tarafından kaldırılmaktadır.

Bu nedenlerle vergi denetim ve incelemeleri çağa, hukuka ve uygulanabilir bir seviyeye getirilmelidir. Teknolojiden azami suretle yararlanmalı ve denetim ve incelemeler ilk etapta olumlu mükellef-idare ve hakla ilişkiler çerçevesinde bilgilendirme ve yönlendirme amacı da güdülerek gerçekleştirilmelidir. Vergi denetim ve incelemeleri vergi cezaları konusunda olduğu gibi vergi bilinci konusunda gerekli düzenlemelerin yapılarak, gözlemlenen iyileşme oranında artırılarak genişletilmelidir. İstenilen seviyeye ulaştığında ise adaletli ve objektif olarak sıkı bir denetim ve inceleme uygulamalarına geçilmelidir.

6.Sosyal Projeler, Etkinlikler ve İletişim Kanallarının Kullanılması  
Ülkemizde vergi ile ilgili sosyal etkinlikler, her yıl şubat ayının son haftasında Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülen vergi haftası adı altında gerçekleştirilmektedir. Bu hafta da yarışmalar, meslek odaları ziyaretleri, protokol ziyaretleri, okul ziyaretleri gibi faaliyetler yürütülür. Ancak bu faaliyetler klasik olarak, her yıl aynı şeylerin tekrarlandığı aynı sözlerin ve sloganların kullanıldığı ve aynı faaliyetlerin yürütüldüğü resmi prosedür halinde gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyetlerde vatandaşlar ve mükellefler devre dışında bırakılarak kutlanan  bir vergi haftası haline gelmiştir.
Günümüzde iletişim, reklam, sosyal projeler ve halkla ilişkiler çok önemli hale gelmiştir. Teknolojinin de gelişmesiyle sosyal medya gibi yeni yeni kavramlar ortaya çıkmıştır. Vergi ile etkinlikler bu gelişme ve değişimin gerisinde kalmıştır.

Vergi bilincinin oluşması, yılda bir haftaya yayılmış ve klasikleşmiş faaliyetler ile gerçekleştirilebilecek bir durum değildir. Etkinlikler tüm yıla yayılarak, günün koşullarına uygun şekilde gerçekleştirilmelidir.

Yılın her dönemimin reklamlar yapılmalı, halkın sevdiği spor, sanat, siyaset, medya ve güncel insanlardan vergi ile ilgili çalışmalarda katkı sağlanmalı, teknoloji etkin bir şekilde kullanılarak sosyal medyadan internetten ve mobil iletişimlerden aktif olarak faydalanmalı, diğer kamu kurumları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları ile ortak faaliyetler de bulunulmalı, her ortamda vergisini düzenli ödeyenler teşvik edilerek, vergi kaçıralar teşhir edilmeli, her yaştan vatandaşların ilgi duyduğu ayrı ayrı etkinlikler düzenlenmeli ve halk, vergi konusunun içine çekilerek herkesin haberdar edilmesi ve katkı sağlanmalıdır.

Dolayısıyla vergi bilincinin oluşmasında bu tür faaliyetlerin yürütülmesinin büyük katkısı olacaktır. Böylece halkın her kesiminin katkı sağladığı ve verginin, ülke ekonomisi için ne kadar önemli olduğunun bilgisi oluşacaktır. İlk adımlar doğru atıldığı takdirde uzun vade de kendiliğinden bilinçlenmiş bir toplum haline gelerek vergi kaybı en aza inebilecektir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder