13 Kasım 2012 Salı


VERGİ UYUMSUZLUĞUNUN NEDENLERİ

1.Psikolojik Etkenler
İnsan, doğası gereği sahibi olduğu parayı veya bir eşyayı karşılıksız olarak bir başkasına vermek istemez. Vergi de idareye nakden ödenen bir tutar olduğundan, mükellefler ve vatandaşlar sahibi bulundukları nakit tutarları idareye vermek istemezler. Çünkü ödenen tutarların karşılığını anında almak gibi bir durum söz konusu değildir. İnsanlar parasını verir ve karşılığında mal veya hizmet alır. Ancak vergi de böyle bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla insanlar bu durum nedeniyle vergi ödemekte istekli davranmazlar.

Ayrıca özellikle ticari işletmeler ellerindeki nakiti genel olarak,  yaptıkları iş ile ilgili kullanmayı düşünürler. İşletmeler paralarını öncelikle işletmenin mal alış ve satışı, çek senet ödemeleri veya diğer ödemeler de değerlendirirler. Vergi ödemeleri bu nakit akışının en sonunda düşünülmektedir.

2.Vergi Oranlarının Yüksek Olması
Ülkemizde uygulanmakta olan vergi oranları sürekli bir tartışma konusu olmuştur ve genel olarak yüksekliğinden şikayet edilir. Ülkemizin ekonomik olarakçok güçlü olmaması, hükümetleri vergi oranlarını yüksek tutmaya yöneltmiştir. Ancak yüksek oranda vergi açıklamak, vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığına zemin hazırlamaktadır. Özellikle de KDV ve ÖTV’deki vergiler yüksek oranlardadır. Ülkemizde KDV %1-8 ve 18 oranlarında uygulanmaktadır. %18 oranı mal ve hizmetlerdeki en çok uygulanan orandır. ÖTV’de de yüksek vergi oranları uygulanmaktadır.Petrol ürünlerindeki  ÖTV’si oranı dünyada uygulanan en yüksek oranlardandır. Sıfır otomobillerdeki oranlar ise lüks sınıfa giren otomobillerde %130 oranında ÖTV alınmaktadır. Yine alkollü ürünler ve tütün içeren ürünlerde yüksek vergi oranları uygulanmaktadır.

Yüksek oranlarda vergi alınması vergi kaçakçılığına ve vergiden kaçınmaya sebebiyet vermektedir. Özellikle de kaçak akaryakıt ve sanayi da hammadde olarak kullanılan baz yağların ’10 numara yağ’ olarak adlandırılarak akaryakıt olarak kullanılması suretiyle vergi kaçırılması sürekli gündemdedir. Vergi oranlarının yüksek olması ülkemizin en önemli sorunlarından olan kayıt dışılığı da zemin hazırlamaktadır.

3.Siyasi Otoriteye ve Devlete Olan Güvensizlik
Ülkemizde siyaset kurumuna, siyasi otoriteye ve devlete karşı bir güvensizlik algısı bulunmaktadır. Bu algı geçmiş dönemlerden ve yıllardan oluşarak geçerliliğini devam ettirmektedir.

 Yolsuzluk, rüşvet, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmaması gibi düşünceler güvensizliği artırarak vatandaşların vergi ödemekte ki davranışlarını da olumsuz etkilemektedir. Mükellefler ve vatandaşlardaki ‘ben ödüyorum, onlar kendilerine harcıyorlar’ tarzındaki düşünceleri vergi ödemek konusunda vergi ödemek konusunda istekli davranmama sonucunu doğurmaktadır. 

4.Vergi ve Diğer Ödemelerin Çeşitliliği   
Mükellefler ve vatandaşlar genel olarak diğer bölümlerde de belirtildiği üzere, kamuya veya kamu niteliğindeki kuruluşlara yapmış oldukları ödemelerin niteliği ile pek ilgilenmeyerek, ceplerinden çıkan nakit meblağı baz alırlar. Dolayısıyla SGK’ya olsun, muhasebeciye olsun, belediyeye olsun yapılan tüm ödemeleri aynı mantık ile değerlendirmektedirler. Vergi ise bu ödemelerin arasında kaynamaktadır. Ülkemizde uygulanan vergilerin çeşitliliği oldukça fazladır. Bunun yanında diğer ödemelerinde vergi gibi algılanması vergiye karşı olan uyumsuzluğu tetiklemektedir.

5.Bürokrasi ve İdarenin Hantal Yapısı
Vatandaşlar kamu kurumlarına mecbur kalmadıkça gönüllü olarak pek gitmek istemezler. Bu durum hemen hemen tüm kurumlar için böyledir. Nüfus Müdürlüklerinde, Adliyelerde, Hastanelerde, Belediyelerde ve Vergi Dairelerinde olsun hepsi için aynı durum geçerlidir. Çünkü ülkemiz kamu kurumlarında ki bürokratik işlemler ve hantal yapı çoğu zaman can sıkıcı boyuttadır. Kamu kurumlarının bu yapısı vatandaşlardaki kamu kurumlarına olan olumsuz yargının da sebeplerinden birisidir.

Vergi tarh ve tahsilatına yetkili olan Vergi Dairelerindeki durum ise biraz daha farklı boyuttadır. Çünkü vatandaşlar Nüfus Müdürlükleri veya Hastane gibi kurumlara gittiklerinde, işlemlerinin yerine getirilmesinden sonra direkt olarak bir fayda elde ederler. Örneğin, nüfus cüzdanlarını yenilemiş veya tedavilerini olmuşlardır. Vergi Dairelerinde ise istemedikleri bir meblağı ödedikleri gibi ödedikleri tutardan da direkt olarak bir fayda sağalamazlar. Bunun yanında ödeme yaparken sıra beklemek, servis servis dolaşmak ve sistem arızası gibi olumsuzluklarla karşılaşmak ise bu kamu görevini yerine getirirken karşılaşmak istedikleri en son şeylerdendir. Bu tip olumsuzluk ise vergi ödeme konusundaki isteksizliği daha da artırmaktadır.

6.Vatandaşların Ekonomik Olarak Güçlü Olmaması
Ülkemiz; ekonomisinin henüz tam olarak rayına oturmaması nedeniyle gelişmekte olan ülkeler sınıfına girmektedir. Bütçe açıkları halen yüksek değerlerde, işsizlik oranı düşürülememiş ve kişi başına düşen milli gelirimiz ise gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarılamamıştır. Vatandaşlar arasındaki gelir dağılımı dengesiz bir konumdadır ve zengin-fakir arasındaki uçurum giderek artmaktadır.

Gelir dağılımındaki dengesizlik ve kişi başına düşen milli gelirin düşük olması gibi nedenler, özellikle de gelir seviyesi düşük vatandaşların vergiye karşı uyumsuzluğunu artırmaktadır. Küçük esnaf geçim kaygısı ile kayıtsız olarak faaliyetini sürdürmekte veya vergiden kaçınarak en az seviyede vergi  ödemenin yollarını aramaktadır. Tüketici konumundaki vatandaşlar ise esnaf ile fiş pazarlığı yapmakta ve gerekli indirimin sağlanması halinde, alışverişi karşılığında belge almamayı tercih etmektedir. Bu durum ise kayıt dışılığı artırmaktadır.

Dolayısıyla vatandaşların ve mükelleflerin ekonomik olarak güçlü olmaması, vergi ödemedeki uyumsuzluğu artırmakta ve kayıtsızlığı tetiklemektedir.

7.Vergi Afları    
Ülkemizde; yapılandırma, taksitlendirme , vergi barışı gibi isimler ile bir çok defa vergi ve kamuya olan borçlar ile ilgili af kanunları çıkmaktadır. Her hükümet kendi dönemlerinde mutlaka buna benzer kanunlar çıkarmıştır. Bu kanunları çıkarmaktaki amaç; birikmiş kamu alacağının tahsilini yapmak veya kronikleşmiş bazı cezalı ihtilaflı işlemleri minimuma indirmektir. Vergi kanunları ile ilgili çıkan af yasaları genel olarak gecikme zammının indirilmesi, cezaların kaldırılması, belli bir tutara kadar olan vergilerin silinmesi ve taksitlendirme yapılması gibi öğeleri içerir.

 Ancak bu kanunların beklenen faydayı sağlamadığı, tahsilat tutarlarının tahminlerin altında kaldığı da bir gerçektir. Af kanunlarının diğer bir olumsuz yönü ise vergisini süresinde ve doğru bir şekilde ödeyen mükelleflerin göz ardı edilmesidir. Vergisini süresinde ödeyenlere teşvik getirilmemesi bu kanunların en önemli eksikliğidir. Bu durum vergisini süresinde ödeyen mükellefleri vergi ödemede isteksizliğe sürüklediği gibi, mükelleflerde ‘nasıl olsa af çıkar, o zaman öderiz’ mantığının da yaygınlaşmasına sebebiyet vermektedir.