Vergi Bilincinin Oluşması ve
Gönüllü Uyum İçin Yapılması Gerekenler
Vergi bilincinin oluşması kolay ve kısa sürede yapılabilecek bir durum
değildir. İyi bir planlama, uzun vadeli bir proje, bütçe, kurumlar arası uyum
ve işbirliği, en önemlisi ise siyasi otoritenin ve hükümetlerin kararlılığını
gerektirir. Hükümet veya siyasi otorite gerçekten böyle bir proje
gerçekleştirmek istiyor mu? Öncelikle bu sorunun net bir şekilde
cevaplandırılması gerekmektedir. Çünkü uygulama sonuçları kısa bir sürede
alınamayacağı gibi başarısızlıkta zaman, emek, maddi kayıpları da beraberinde
getirecektir. Dolayısıyla bütün bu hesapları yapan, sonuçlarına katlanabilecek
kararlı bir otoriteye öncelikle ihtiyaç vardır.
Ayrıca vergi bilincini oluşturmak ve gönüllü uyumu sağlamak için tek bir
çözüm veya öneriden ziyade, çözümler ve öneriler birliği oluşturmak gerekir.
Bütün çözüm önerilerinin eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesi ve birbirini
tamamlaması başarı için önkoşullardandır. Şöyle ki; aşağıda sıralayacağımız
önerilerden yalnızca birini gerçekleştirerek başarı sağlamak imkansızdır.Yalnızca
eğitim, yalnızca vergi oranlarının düşürülmesi gibi çözümler başarısız
olacaktır. Vergi oranlarını düşürürken denetimleri artırmak, bunu yaparken
eğitime önem vermek ve diğer faaliyetleri hep beraber yürütmek çok önemlidir.
Bunun yanında vergi oranlarını
düşürmeden ve sosyal etkinlikler düzenlenmeden vergi cezalarının ve
denetimlerin artırılması gibi hatalar kesinlikle yapılmamalıdır. Bu tür hatalar
yapılmak istenileni başlamadan bitirmek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla
başarı için tüm önlemler aynı zamanda ve eşgüdüm içinde gerçekleştirilmelidir.
1.Eğitim
‘Her işin başı eğitimdir.’ sözü hemen hemen hayatın tüm alanlarında
kullanılmaktadır. Bu söz klasik olduğu kadar, doğru bir sözdür de. Çünkü
bilimsel bir geçektir. Sporda, sanatta, bilim ve teknolojide vs.. ve hayatın
kendisinde eğitimin yeri tartışılamaz.
Bu durum pek tabiî ki vergi için de geçerlidir. Vatandaşların vergi
konusundaki bilinçsizliği bunun açık bir göstergesidir. Bu konu da idarenin
vergi eğitimi konusuna yeteri kadar önem vermemesi ve yanlış eğitim
politikalarının da etkisi bulunmaktadır. Ülkemizde vergi eğitimi yok
denebilecek kadar az durumdadır. Yalnızca Gelir İdaresi Başkanlığı’nın
yürüttüğü vergi haftası etkinliklerinde, okullarda kısa süreli etkinlikler
düzenlenmekte, resim ve şiir yarışmaları düzenlenmektedir. Vergi haftalarındaki
klasikleşmiş bu etkinliklerdeki amaç, prosedürlerin yerine getirilmesi ve
etkinlik kataloğunu doldurmaktan öteye gitmemektedir.
Oysa ki, temeli doğru atılmış, uygun politika ve enstrümanlar
kullanılarak verilmiş bir vergi eğitimi ile vergi kayıp ve kaçağının önüne
geçilebilir. Ancak ülkemizde uygun vergi
eğitiminden bahsetmek bir yana vergi eğitiminden dahi bahsedilememektedir.
Ayrıca vergi eğitiminde strateji de önemlidir. Yanlış eğitim sistemi ve
yanlış uygulama ile vergi eğitimi vermek de zaman kaybına sebebiyet
verebilecektir. Örneğin, vergi öğrencilere, klasik olarak ‘vergi olmasaydı,
okulumuz olmazdı, yollar olmazdı’ gibi örnekler verilerek anlatılır. Ancak ne
var ki; okulun olmaması, yolların olmaması çocukları çok dikkat edeceği
konulardan değildir. Önemli olan çocuklar için neyin önemli olduğunun ve neden
hoşlandıklarının tespitinin yapılarak, tespit edilen bu değerler üzerinden
anlatmak daha mantıklı olacaktır. Örneğin sporu seven çocuklara vergi olmasaydı,
bu sahalar, bu stadyumlar olmazdı gibi yöntemlerle anlatmak daha akılda kalıcı
ve daha verimli bir vergi eğitimi olacaktır.
Eğitimi yalnızca çocuklara verilecek bir eğitim gibi de değerlendirmemek
gerekir. Büyüklere de hayatın her alanında vergi ile ilgili eğitimler
verilmelidir. Yetişkin insanları bir araya getirip vergi konusunda eğitim
verebilmek uygulanabilir bir durum değildir. Bu nedenle eğitimi doğru zamanda,
doğru yerde, özümseterek ve uygulayarak vermek
hem insanları sıkmaz hem de hedeflenen başarıya daha çabuk ulaştırır.
Dolayısıyla öncelikle vergide eğitimin önemi kavranarak ve kavratılarak
uzun vadeli, uygulanabilir ve doğru politikalarla eğitim verilmelidir. Bu sayede
ilerleyen yıllarda vergi bilinci daha
rahat oluşacak, vergi kayıp ve kaçağı azalarak vergi gelirleri daha da
artacaktır.
2.Vergi Oranlarının
Düşürülmesi
Daha önce de belirttiğimiz gibi, vergi ülkemizde yüksek oranlarda
uygulanmaktadır. Uygulanmakta olan ÖTV, KDV, Gelir Stopaj ve Kurum Stopaj
oranları gelişmiş ülkelerin vergi ortalamalarının üzerindedir. Bu konu
mükelleflerin ve mali çevrelerin en çok şikayet ettiği ve vergi ödememeye
mazeret olarak gösterilen bir konudur.
Özellikle ÖTV dolaylı vergiler içinde yüksek oranda alınan vergilerin
başında gelmektedir. Kesinti yolu ile alınan Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi
Stopajları da küçük esnafın ödemekte zorluk çektiği vergilerdendir. Çoğu
mükellef özellikle kira stopajından kaçmak için kira ödemelerini olduğundan
daha düşük göstermektedir. Bu da vergi kaybına sebep olduğu gibi, mükellefleri
idareye karşı gerçek dışı beyanda bulunan mükellef konumuna sokmaktadır. Bu
durum taraflar arasındaki güvensizliği de artırmaktadır.
Vergi oranlarının düşürülmesi kısa vadede vergi gelirlerini azaltabilir.
Ancak uzun vade de kayıtdışılığı azaltıcı etkisi ile vergi gelirlerinde artışa
sebebiyet verecektir. Ayrıca mükelleflerin yüksek vergi oranlarından
kaynaklanan şikayetlerini azaltarak vergi denetimini daha etkin hale
getirecektir. Bunun yanında doğru beyan ile idare ile mükellef arasındaki
güveni artıracaktır.
Vergi oranlarının düşürülmesi ve devletin vatandaşından daha az oranda
vergi alması ile sosyal açıdan toplum hayatına olumlu etkisi olacaktır. Ayrıca
ekonomik olarak vatandaşlar vergi yükünden bir miktar kurtulmuş olacaktır.
Bütün bunların yanında vergi oranlarının düşürülme süreci vergi gelirleri
açısından dikkatle takip edilmelidir. Uzun vade de vergi gelirlerinin artması
gözlemlenmelidir. Aksi halde bütçe dengesi açısından olumsuz etkileri
olabilecektir.
3.Vergi Çeşitliliğinin
Azaltılması ve Vergi Uygulamalarının Basitleştirilmesi
Ülkemizde çok çeşitli şekillerde ve türlerde vergiler alınmaktadır. Vergi
sistemimiz; alınma şekilleri, beyan şekilleri, hesaplamaları, vergi oranları,
mükellef bölümlendirmeleri, kazanç
şekilleri gibi çok çeşitli ve karmaşık bir yapıdır.
Mükellefler karmaşık yapının yükünden kurtulmak ve yasal zorunluluk
nedeniyle muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerden danışmanlık
almaktadır. Bu tür meslekler oldukça yaygınlaşarak bir uzmanlık dalı halini
almışlardır. Bu meslekleri icra edenler defter tutma, danışmanlık yapma veya
tasdik etme gibi işlemler ile mükelleflere hizmet etmektedirler.
Ancak özellikle küçük esnaflar olmak üzere mükellefler muhasebeci, defter
kaydı, belge düzenleme gibi işlemlerden pek hoşnut değillerdir. Bu tip
işlemleri angarya, nu işlemleri yürütenlere yapılan ödemeleri de boşa giden
para gibi değerlendirmektedirler. Bu nedenle daha basit bir vergileme sistemini
her zaman tercih etmemekte ve yıllık belli miktar ödeyerek tüm bu işlemleri bir
kalemde tamamlamak istemektedirler.
Ülkemizde vergi kanunları açısından mükelleflerin bu taleplerinin, kendi
el emeği ile iş yapan vergi kanunlarında sayılan çok küçük bir grubun
dışında karşılanması zordur. Ancak vergi
sistemimizin daha basit bir yapıya kavuşturulması, bir takım vergi ve
beyannamelerini birleştirmesi, kırtasiyeciliğin azaltılması ve mükellefleri
daha kolay anladığı ve uygulayabildiği bir sitem oluşturulmaya çalışılması,
vergi bilincinin oluşmasına diğer öğeler ile birlikte yardımcı olacağı
şüphesisdir.
4.Vergi Cezalarının Uygulanabilir
Bir Duruma Getirilmesi ve Artırılması
Vergi Usul Kanununda cezalar usulsüzlük, özel usulsüzlük, vergi ziyaı
cezası ve diğer cezalar tanımlanmaktadır.
Usulsüzlük cezaları tutar olarak
en az olan ve bir takım bildirimlerin zamanında yapılmaması, beyannamelerin
zamanında verilmemesi ve defter belge düzenlerken ve kullanırken belirlenen
usullere uyulmaması nedenleriyle uygulanmaktadır. Özel usulsüzlük cezaları ise tutar
olarak daha fazladır ve belge düzenlememe, defter belge ibraz etmeme ve
beyannameleri internetten üzerinden göndermeme gibi hallerde uygulanır. Vergi
ziyaı cezası ise direkt vergi ile ilgilidir ve verginin zamanında tahakkuk
ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi hallerinde uygulanır. Diğer
cezalar adlandırılan cezalar ise sahte ve yanıltıcı belge düzenleyenler ile
hileli işlem yapanlara hapis cezalarını
öngören cezalardır.
Ancak yukarıda belirtilen cezaların bir kısmı fiiline göre çok ağır, bir
kısmının uygulama alanı kalmamış, bir kısmının cezası cüzi tutarlarda
kalmıştır. Ayrıca uygun bir hukuki zemine oturtulmadığından verilen cezaların
çoğu, adli veya idari yargı tarafından kaldırılmaktadır. En ağır ceza olan
hapis cezası ise çok nadir uygulanmaktadır. Dolayısıyla vergi cezaları;
caydırıcılığı olmayan, hukuka uygunluk bakımından geri kalmış ve adaletsiz bir
yapıdadır.
Öncelikle vergi cezalarını uygulanabilir bir duruma getirmek
gerekmektedir. Ceza fiilleri güncellenmeli, tutarlar suç fiilleri ile dengeli
olmalı ve hukuki altyapısı sağlam zemine oturtulmalıdır.
Bundan sonraki aşama ise cezaların
artırılmasıdır. Ancak ceza artırımı vergi bilinci oluşturma zincirinin son
halkasını oluşturmalıdır. Ceza kesilen mükellefe mazeret bırakmayacak konumda
olmalıdır. Diğer faaliyetleri gerçekleştirmeden uygulanacak bir ceza artırımı,
daha kötü sonuçlar doğuracak, faydasından çok zararı olacaktır.
5.Denetim ve İncelemelerin
Etkinleştirilmesi
Denetim ve incelemelerin vergi uygulamalarında önemli bir yeri vardır.
Ancak ülkemizde etkin ve verimli bir vergi denetimi ve incelemesinden söz etmek
mümkün değildir. Bunda bir çok etken vardır. Personel yetersizliği, mevcut
personelin etkili bir şekilde
kullanılamaması, denetim ve inceleme tekniklerinin eksikliği gibi bir
çok sebep sıralanabilmektedir.
Aslında denetim ve incelemeyi birbirinden ayırmak gerekmektedir. Vergi
denetimi yerel birimler tarafından özel yoklamaya yetkili memurlarca
gerçekleştirilirken vergi incelemesi ise vergi tarh etme yetkisine sahip, Vergi
Usul Kanunu’nda sayılan incelemeye yetkili görevliler tarafından
gerçekleştirilir. İnceleye yetkililer daire müdürleri ve vergi müfettişleridir.
Vergi denetimi ağırlıklı olarak vergi mükelleflerinin fatura, fiş,
irsaliye gibi belgelerin düzenlenmemesi kontrolü, kayıtsız mükellef kontrolü ve
yol denetimleri gibi faaliyetler yürütür. Ancak bu denetimler personel
yetersizliği ve teknik ekipman yetersizliği sebepler ile beklenen faydayı
sağlamamaktadır. Ayrıca mükellefin işyerine gidilerek ceza kesme uygulaması
zaman zaman olumsuz olaylara sebebiyet vermektedir.
Vergi incelemesi ise mükellefin defter ve belgeleri üzerinden inceleme
yapılarak vergi kayıp ve kaçağının önüne geçmek amacı gütmektedir. Vergi
incelemesi de denetim gibi yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde vergi incelemeleri
%3 gibi çok küçük değerlerdedir. Ayrıca bu incelemelerdeki inceleme teknik,
usul ve şartları verimli olmadığında incelenen mükelleflerden yapılan tahsilat
oranları daha da az değerdedir ve inceleme raporlarına istinaden yapılan
tarhiyatların çoğu vergi mahkemeleri tarafından kaldırılmaktadır.
Bu nedenlerle vergi denetim ve incelemeleri çağa, hukuka ve uygulanabilir
bir seviyeye getirilmelidir. Teknolojiden azami suretle yararlanmalı ve denetim
ve incelemeler ilk etapta olumlu mükellef-idare ve hakla ilişkiler çerçevesinde
bilgilendirme ve yönlendirme amacı da güdülerek gerçekleştirilmelidir. Vergi
denetim ve incelemeleri vergi cezaları konusunda olduğu gibi vergi bilinci
konusunda gerekli düzenlemelerin yapılarak, gözlemlenen iyileşme oranında artırılarak
genişletilmelidir. İstenilen seviyeye ulaştığında ise adaletli ve objektif
olarak sıkı bir denetim ve inceleme uygulamalarına geçilmelidir.
6.Sosyal Projeler, Etkinlikler
ve İletişim Kanallarının Kullanılması
Ülkemizde vergi ile ilgili sosyal etkinlikler, her yıl şubat ayının son
haftasında Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülen vergi haftası adı
altında gerçekleştirilmektedir. Bu hafta da yarışmalar, meslek odaları
ziyaretleri, protokol ziyaretleri, okul ziyaretleri gibi faaliyetler yürütülür.
Ancak bu faaliyetler klasik olarak, her yıl aynı şeylerin tekrarlandığı aynı
sözlerin ve sloganların kullanıldığı ve aynı faaliyetlerin yürütüldüğü resmi
prosedür halinde gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyetlerde vatandaşlar ve
mükellefler devre dışında bırakılarak kutlanan
bir vergi haftası haline gelmiştir.
Günümüzde iletişim, reklam, sosyal projeler ve halkla ilişkiler çok
önemli hale gelmiştir. Teknolojinin de gelişmesiyle sosyal medya gibi yeni yeni kavramlar ortaya çıkmıştır.
Vergi ile etkinlikler bu gelişme ve değişimin gerisinde kalmıştır.
Vergi bilincinin oluşması, yılda bir haftaya yayılmış ve klasikleşmiş
faaliyetler ile gerçekleştirilebilecek bir durum değildir. Etkinlikler tüm yıla
yayılarak, günün koşullarına uygun şekilde gerçekleştirilmelidir.
Yılın her dönemimin reklamlar yapılmalı, halkın sevdiği spor, sanat,
siyaset, medya ve güncel insanlardan vergi ile ilgili çalışmalarda katkı
sağlanmalı, teknoloji etkin bir şekilde kullanılarak sosyal medyadan internetten
ve mobil iletişimlerden aktif olarak faydalanmalı, diğer kamu kurumları, meslek
odaları ve sivil toplum kuruluşları ile ortak faaliyetler de bulunulmalı, her
ortamda vergisini düzenli ödeyenler teşvik edilerek, vergi kaçıralar teşhir
edilmeli, her yaştan vatandaşların ilgi duyduğu ayrı ayrı etkinlikler
düzenlenmeli ve halk, vergi konusunun içine çekilerek herkesin haberdar
edilmesi ve katkı sağlanmalıdır.
Dolayısıyla vergi bilincinin oluşmasında bu tür faaliyetlerin
yürütülmesinin büyük katkısı olacaktır. Böylece halkın her kesiminin katkı
sağladığı ve verginin, ülke ekonomisi için ne kadar önemli olduğunun bilgisi
oluşacaktır. İlk adımlar doğru atıldığı takdirde uzun vade de kendiliğinden
bilinçlenmiş bir toplum haline gelerek vergi kaybı en aza inebilecektir.