13 Ekim 2014 Pazartesi

KDV KOD SİSTEMİ (ÖZEL ESASLAR) YENİLENDİ

Bilindiği üzere KDV iadelerinde uygulanan özel esas sistemi 84 nolu KDV Genel Tebliğinde düzenlemişti. Ancak uygulamada mükelleflere çok sorunlar yaşatan bu sistem 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren KDV Genel Uygulama Tebliği ile yeniden düzenlendi.

Ayrıntılarına daha sonra değineceğiz bu yeni düzenlemede; sahte belge düzenleme veya kullanma incelemelerinin nasıl yapılacağından, düzenleme ve kullanma olumsuz tespitlerindeki yeni uygulamalar ve özel esaslardan çıkış ile ilgili kolaylaştırıcı hükümlerden oluşmaktadır.


8 Mart 2013 Cuma

2012 Yılı Kira Vergisi (gmsi) Dönemi Başladı

2012 yılında elde edilen kira gelirleri 1-25/Mart/2013 tarihleri arasında beyan edilecek.

2012 yılında 3.000-tl nin üstünde mesken kira geliri elde edenler beyanname verecekler. Bu istisna yalnızca mesken kira geliri elde edenler içindir. 3.000-tl nin altında kira elde edenlerin beyanname vermelerine gerek yok. Daha önceki yıllarda beyanname veripte 2012 deki gelirleri 3.000-tl nin altında kalanların vergi dairesine dilekçe ile 2012 gelirlerinin 3.000-tl nin altında kaldığını ve bu nedenle beyanname vermeyeceklerini bildirmeleri faydalı olacaktır. Daha önce hiç beyanname vermeyipte 2012 gelirlerininde 3.000-tl nin altında kalanların hiç bir işlem yapmasına gerek yok. 3.000-tl sınırı bir istisna olup bu tutarın üstünde mesken kira geliri elde edenler 3.000.-tl yi gelirlerinden düşeceklerdir.

İşyeri kira geliri elde edenler ise;
Kiracıları stopaj kesintisi yapıyor ise ve 25.000-tl nin üstünde gelirleri var ise beyanname verecekler, altında ise beyanname vermeyecekler. Kiracıları stopaj kesintisi yapmıyor ise 1.290-tl nin üstünde gelir elde edenler beyanname vereceklerdir.
Burada unutulmaması gereken işyerleri kira gelirlerindeki bu sınırlar istisna olmayıp beyanname verme sınırını belirleyen rakamlardır. Yani bu rakamların üstünde elde edenler bu tutarları (25.000 ve 1.290) düşmeyeceklerdir.

Beyanname Vergi Dairesine gidilerek verilebileceği gibi Gelir İdaresi Başkılığına ait  https://intvd.gib.gov.tr/kirabeyan/ adresinden elektronik ortamda da verilebilecektir. Ödeme ise 1.taksit mart sonuna kadar 2. taksit ise temmuz sonuna kadardır.

Mesken kira beyanı vermede dikkat edilecek hususlar.

Öncelikle 2012 yılında elde edilen mesksn kira geliri toplanacaktır. Bu toplam 3.000-tl yi geçiyor ise bu rakamdan 3.000-tl çıkartılacak geriye kalan rakamdan da gider düşülecektir. Gider de düşüldükten sonra bulunan Vergi matrahımızdır. Bu matrah üzerinden ilk 10.000-tl ye %10, 25.000-tl nin 10.000-tl si için %10 geriye kalan 15.000-tl için %20 oranında vergi hesaplanacaktır. Daha fazla vergi matrahı bulunanlar Gelir Vergisi Kanunun 103 maddesinde belirlenen oranlarda vergi ödeyeceklerdir.

Gider olarak iki yöntem vardır.Birincisi kanuni hak olarak %25 oranında sorgusuz sualsiz gider yazılabilir. Ancak hayır ben gerçek giderlerimi yazacağım denirse Gelir Vergisi Kanunu 74.madde de belirtilen giderler gider yazılabilir.

Örnek: 2012 mesken kira geliri  :5.000,00-
                                   İstisna    :3.000,00-
                                   Kalan    :2.000,00-
                 Götürü Gider %25  :500,00-
                                 Matrah    :1.500,00-
                           %15 Vergi    : 225,00



26 Şubat 2013 Salı

10 NUMARA YAĞ'I FRENLEYEN YENİ ÖTV I SAYILI LİSTE UYGULAMASI

Bilindiği üzere 25 seri nolu ÖTV Tebliği ile ÖTV I sayılı liste uygulaması tamamen değişmiştir. Uygulamanın ayrıntısına değinmeden kısa bir özet verelim. Daha önceki uygulamada baz yağı veya solventi ilk alımda indirimli veya tecilli olarak alırken, yeni uygulamada mal alımında verginin tamamı ödenip, daha sonra belli şartlar dahilinde vergi iadesi alınmaktadır. Bu yeni uygulama nasıl olacaktır.

1-I Sayılı Liste Dışı Üretim Yapanlar

I sayılı liste dışı üretim yapanlar; bazyağı veya solventi normal liste fiyatından alacak ve liste dışı üretimi gerçekleştireceklerdir. Üretim gerçekleştikten sonra 25 seri nolu ÖTV genel tebliğinde belirtilen belgeler ile birlikte vergi dairesine başvurarak 2012/3792 sayılı kararnamede belirtilen oranın liste fiyatına oranlaması sonucu çıkan rakam ile liste fiyatı farkını iade alacaklardır. Örneğin İthalatçı imalatçı (C), (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan baz yağı ithal ederek, 10/10/2012 tarihinde (I) sayılı liste dışında yer alan mürekkep imalatında süresinde kullanmıştır. Bu durumda imalatçı (C), imalatta kullandığı mal için ilgili vergilendirme döneminde yürürlükteki vergi tutarı olan 1,3007 TL/kg'yi beyan ederek ödeyecek, ödediği bu vergi ile Kararnamenin 1 inci maddesinde gösterilen oran olan  % 28,5 ile çarpılması sonucu hesaplanan 0,3706 TL/kg vergi tutarı arasındaki farkı (1,3007-0,3706=0,9301 TL/kg) iade talep edebilecektir. (http://www.gib.gov.tr/index.php?id=1028) Bu işlemde hammadde alımından 12 ay içinde üretim yapmak zorunludur. Aksi takdirde iade talep edilemeyecektir.

Şunu belirtmek gerekir ki madeni yağ veya madeni yağ türevi bir üretim yapanlar hiç bir suretle iade alamayacaklardır. Örneğin Akışkanlık Düzenleyici Müstahzar üretenler iade alamayacaklardır.

2-I Sayılı Listenin B Cetvelinde Kayıtlı Ürünlerden Mamül Üretenler

(I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malların; ÖTV mükellefleri tarafından aynı cetveldeki vergi tutarı daha düşük malların imalinde kullanılmak üzere imalatçılara tesliminde, diğer alıcılara teslimlerde olduğu gibi, bu malların birimi itibariyle Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (I) sayılı listede yer alan yürürlükteki vergi tutarları üzerinden vergi beyan edilerek ödenecektir.

İmalatçıların (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları, aynı cetveldeki vergi tutarı daha düşük malların imalinde kullanmaları halinde, iadesini talep edebilecekleri vergi tutarı; bu mallar için ödenen vergi tutarları ile bu mallardan imal edilen mallar için beyan edilerek ödenen vergi tutarları arasındaki fark tutardır.

Örnek: İmalatçı (B), 10/10/2012 tarihinde yürürlükteki vergi tutarı olan 2,2985 TL/kg'yi ödeyerek ÖTV mükellefi (A)'dan satın aldığı (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan solvent türlerinden white spirit isimli malı, aynı cetvelde yer alan ticari ismi tiner olan malın imalatında süresinde kullanmıştır. Bu durumda imalatçı (B), imalatta kullandığı mal için ÖTV mükellefi (A) tarafından beyan edilerek ödenen 2,2985 TL/kg vergi ile kendisinin imal ettiği tiner için ilgili vergilendirme döneminde beyan ederek ödediği 0,7390 TL/kg arasındaki farkı (2,2985-0,7390=1,5595 TL/kg) iade talep edebilecektir.

Bu işlemde hammadde alımından 12 ay içinde üretim yapmak zorunludur. Aksi takdirde iade talep edilemeyecektir.Şunu belirtmek gerekir ki madeni yağ veya madeni yağ türevi bir üretim yapanlar hiç bir suretle iade alamayacaklardır

3-Baz Yağlardan İhraca Konu Madeni Yağ ve Müstahsar İmal Edilmesi

Baz Yağ Satanlar;Kararnamenin eki Kararın 3 üncü maddesinde G.T.İ.P. numaraları ile yer alan (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki baz yağların; yine aynı maddede G.T.İ.P. numaraları yazılı malların imalinde kullanılarak, imal edilen malların Özel Tüketim Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca ihraç edilmesi veya 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca teslim edilmesi amaçlarıyla satın alınmasına yönelik teslimlerinde; diğer alıcılara teslimlerde olduğu gibi, ÖTV mükellefleri tarafından yürürlükteki vergi tutarları üzerinden vergi beyan edilerek ödenecektir.

Listeye Dahil Madeni Yağ veya Müstahsar Üretimi, İhracı ve ÖTV iadesi;Bu uygulama kapsamında kullanılmak üzere ÖTV mükelleflerinden satın alınan baz yağların satın alma tarihini takip eden aybaşından itibaren 3 ay içinde imalatta kullanılması ve imal edilen malların aynı süre içerisinde Özel Tüketim Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca ihraç edilmesi veya 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca teslim edilmesi gerekmektedir. Ayrıca Özel Tüketim Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca yapılan teslimlerde Kanunun bu maddesinde belirtilen sürede malın ihraç edilmesi şarttır.


Bu uygulama kapsamında iadesi talep edilebilecek vergi tutarı; baz yağların ödenen vergi tutarı ile söz konusu Kararnamenin eki Kararın 3 üncü maddesinde belirlenen tutar (0,0500 TL/Kilogram) arasındaki fark tutardır.

Örnek: İmalatçı (B), 10/10/2012 tarihinde yürürlükteki vergi tutarı olan 1,3007 TL/kg'yi ödeyerek ÖTV mükellefi (A)'dan satın aldığı (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan baz yağ isimli malı, aynı cetvelde yer alan ve Kararnamenin 3 üncü maddesinde G.T.İ.P. numaraları belirtilen yağlama müstahzarı isimli mallardan birinin imalatında süresinde kullanarak, imal ettiği bu malı aynı süre içerisinde ihraç edilmek üzere ihracatçı (C)'ye teslim etmiş ve ihracat süresinde gerçekleşmiştir. Bu durumda imalatçı (B), imalatta kullandığı baz yağ için ÖTV mükellefi (A) tarafından beyan edilerek ödenen 1,3007 TL/kg vergi tutarı ile Kararnamede belirtilen indirimli vergi tutarı olan 0,0500 TL/kg arasındaki farkı (1,3007-0,0500=1,2507 TL/kg) iade talep edebilecektir.

Burada madeni yağ ve müstahsar üreticilerine diğer uygulamaların aksine ÖTV iadesi bulunmaktadır.





14 Aralık 2012 Cuma

ÖTV I SAYILI LİSTEDE, AKARYAKIT KAÇAKÇILIĞINDAKİ 10 NUMARA YAĞI ÖNLEMEYE YÖNELİK RADİKAL DEĞİŞİKLİK

Ülkemizdeki akaryakıtların yüksek fiyatta olması ve yüksek vergi alınması, kaçakçılığı yaygınlaştırmıştır. Akaryakıt kaçaklığında '10 numara yağ' olarak adlandırılan kaçakçılık çeşidi; kanunlardaki açıklık ve kaçak yolla  ucuz olarak elde edilen solvent türevleri ile baz yağların akaryakıt olarak kullanılmasıdır.

Gelir İdaresi Başkanlığı 11.10.2012 de yayımlanan 25 nolu tebliğ ile şimdiye kadar uygulanmakta olan akaryakıtların yer aldığı ÖTV I sayılı listedeki uygulamada  devrim niteliğinde değişiklik yaparak I  sayılı listenin B cetvelinde yer alan petrol türevlerinin vergilendirme sitemini tamamen değiştirmiştir.

Daha sonra ayrıntısına gireceğimizden, bu tebliğin ne getirdiğini kısaca açıklayalım.

Gelir İdaresi, Avrupada vergilendirilmesi olmamasına rağmen ülkemizde kaçak kullanım nedeniyle solvent ve baz yağları ÖTV li olarak tesliminin gerçekleştirilmesini benimsemiştir. Ancak vergi konulan bu ürünlerin aynı zamanda sanayi de hammadde ve yarımamül  olarak kullanılması nedeniyle, bu ürünleri sanayi de kullanacaklara belli şartlarda indirimli ÖTV li veya ÖTV yi erteleyerek maliyetlerini azaltmalarına imkan sağlamıştır. Bu uygulamada ürünü alırken indirim ve tecilden yararlanılmaktaydı, yeni tebliğ ile önce verginin tamamını tahsil edilmekte daha sonra ise şartların sağlanması halinde verginin bir kısmının iadesi öngörülmektedir.

Bu uygulama başlarda firmalara finans sıkıntısı doğursa da daha sonra dengeye girecek ve gerçek sanayiciyi  kaçakçılardan ayıracak bir uygulama olacaktır.     

6 Aralık 2012 Perşembe


Vergi Bilincinin Oluşması ve Gönüllü Uyum İçin Yapılması Gerekenler  

Vergi bilincinin oluşması kolay ve kısa sürede yapılabilecek bir durum değildir. İyi bir planlama, uzun vadeli bir proje, bütçe, kurumlar arası uyum ve işbirliği, en önemlisi ise siyasi otoritenin ve hükümetlerin kararlılığını gerektirir. Hükümet veya siyasi otorite gerçekten böyle bir proje gerçekleştirmek istiyor mu? Öncelikle bu sorunun net bir şekilde cevaplandırılması gerekmektedir. Çünkü uygulama sonuçları kısa bir sürede alınamayacağı gibi başarısızlıkta zaman, emek, maddi kayıpları da beraberinde getirecektir. Dolayısıyla bütün bu hesapları yapan, sonuçlarına katlanabilecek kararlı bir otoriteye öncelikle ihtiyaç vardır.

Ayrıca vergi bilincini oluşturmak ve gönüllü uyumu sağlamak için tek bir çözüm veya öneriden ziyade, çözümler ve öneriler birliği oluşturmak gerekir. Bütün çözüm önerilerinin eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesi ve birbirini tamamlaması başarı için önkoşullardandır. Şöyle ki; aşağıda sıralayacağımız önerilerden yalnızca birini gerçekleştirerek başarı sağlamak imkansızdır.Yalnızca eğitim, yalnızca vergi oranlarının düşürülmesi gibi çözümler başarısız olacaktır. Vergi oranlarını düşürürken denetimleri artırmak, bunu yaparken eğitime önem vermek ve diğer faaliyetleri hep beraber yürütmek çok önemlidir.

 Bunun yanında vergi oranlarını düşürmeden ve sosyal etkinlikler düzenlenmeden vergi cezalarının ve denetimlerin artırılması gibi hatalar kesinlikle yapılmamalıdır. Bu tür hatalar yapılmak istenileni başlamadan bitirmek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla başarı için tüm önlemler aynı zamanda ve eşgüdüm içinde gerçekleştirilmelidir.

1.Eğitim   
‘Her işin başı eğitimdir.’ sözü hemen hemen hayatın tüm alanlarında kullanılmaktadır. Bu söz klasik olduğu kadar, doğru bir sözdür de. Çünkü bilimsel bir geçektir. Sporda, sanatta, bilim ve teknolojide vs.. ve hayatın kendisinde eğitimin yeri tartışılamaz.

Bu durum pek tabiî ki vergi için de geçerlidir. Vatandaşların vergi konusundaki bilinçsizliği bunun açık bir göstergesidir. Bu konu da idarenin vergi eğitimi konusuna yeteri kadar önem vermemesi ve yanlış eğitim politikalarının da etkisi bulunmaktadır. Ülkemizde vergi eğitimi yok denebilecek kadar az durumdadır. Yalnızca Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yürüttüğü vergi haftası etkinliklerinde, okullarda kısa süreli etkinlikler düzenlenmekte, resim ve şiir yarışmaları düzenlenmektedir. Vergi haftalarındaki klasikleşmiş bu etkinliklerdeki amaç, prosedürlerin yerine getirilmesi ve etkinlik kataloğunu doldurmaktan öteye gitmemektedir.

Oysa ki, temeli doğru atılmış, uygun politika ve enstrümanlar kullanılarak verilmiş bir vergi eğitimi ile vergi kayıp ve kaçağının önüne geçilebilir.  Ancak ülkemizde uygun vergi eğitiminden bahsetmek bir yana vergi eğitiminden dahi bahsedilememektedir.

Ayrıca vergi eğitiminde strateji de önemlidir. Yanlış eğitim sistemi ve yanlış uygulama ile vergi eğitimi vermek de zaman kaybına sebebiyet verebilecektir. Örneğin, vergi öğrencilere, klasik olarak ‘vergi olmasaydı, okulumuz olmazdı, yollar olmazdı’ gibi örnekler verilerek anlatılır. Ancak ne var ki; okulun olmaması, yolların olmaması çocukları çok dikkat edeceği konulardan değildir. Önemli olan çocuklar için neyin önemli olduğunun ve neden hoşlandıklarının tespitinin yapılarak, tespit edilen bu değerler üzerinden anlatmak daha mantıklı olacaktır. Örneğin sporu seven çocuklara vergi olmasaydı, bu sahalar, bu stadyumlar olmazdı gibi yöntemlerle anlatmak daha akılda kalıcı ve daha verimli bir vergi eğitimi olacaktır.

Eğitimi yalnızca çocuklara verilecek bir eğitim gibi de değerlendirmemek gerekir. Büyüklere de hayatın her alanında vergi ile ilgili eğitimler verilmelidir. Yetişkin insanları bir araya getirip vergi konusunda eğitim verebilmek uygulanabilir bir durum değildir. Bu nedenle eğitimi doğru zamanda, doğru yerde, özümseterek ve uygulayarak vermek  hem insanları sıkmaz hem de hedeflenen başarıya daha çabuk ulaştırır.

Dolayısıyla öncelikle vergide eğitimin önemi kavranarak ve kavratılarak uzun vadeli, uygulanabilir ve doğru politikalarla eğitim verilmelidir. Bu sayede ilerleyen yıllarda  vergi bilinci daha rahat oluşacak, vergi kayıp ve kaçağı azalarak vergi gelirleri daha da artacaktır.

2.Vergi Oranlarının Düşürülmesi   
Daha önce de belirttiğimiz gibi, vergi ülkemizde yüksek oranlarda uygulanmaktadır. Uygulanmakta olan ÖTV, KDV, Gelir Stopaj ve Kurum Stopaj oranları gelişmiş ülkelerin vergi ortalamalarının üzerindedir. Bu konu mükelleflerin ve mali çevrelerin en çok şikayet ettiği ve vergi ödememeye mazeret olarak gösterilen bir konudur. 

Özellikle ÖTV dolaylı vergiler içinde yüksek oranda alınan vergilerin başında gelmektedir. Kesinti yolu ile alınan Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Stopajları da küçük esnafın ödemekte zorluk çektiği vergilerdendir. Çoğu mükellef özellikle kira stopajından kaçmak için kira ödemelerini olduğundan daha düşük göstermektedir. Bu da vergi kaybına sebep olduğu gibi, mükellefleri idareye karşı gerçek dışı beyanda bulunan mükellef konumuna sokmaktadır. Bu durum taraflar arasındaki güvensizliği de artırmaktadır.

Vergi oranlarının düşürülmesi kısa vadede vergi gelirlerini azaltabilir. Ancak uzun vade de kayıtdışılığı azaltıcı etkisi ile vergi gelirlerinde artışa sebebiyet verecektir. Ayrıca mükelleflerin yüksek vergi oranlarından kaynaklanan şikayetlerini azaltarak vergi denetimini daha etkin hale getirecektir. Bunun yanında doğru beyan ile idare ile mükellef arasındaki güveni artıracaktır.

Vergi oranlarının düşürülmesi ve devletin vatandaşından daha az oranda vergi alması ile sosyal açıdan toplum hayatına olumlu etkisi olacaktır. Ayrıca ekonomik olarak vatandaşlar vergi yükünden bir miktar kurtulmuş olacaktır.
Bütün bunların yanında vergi oranlarının düşürülme süreci vergi gelirleri açısından dikkatle takip edilmelidir. Uzun vade de vergi gelirlerinin artması gözlemlenmelidir. Aksi halde bütçe dengesi açısından olumsuz etkileri olabilecektir.

3.Vergi Çeşitliliğinin Azaltılması ve Vergi Uygulamalarının Basitleştirilmesi
Ülkemizde çok çeşitli şekillerde ve türlerde vergiler alınmaktadır. Vergi sistemimiz; alınma şekilleri, beyan şekilleri, hesaplamaları, vergi oranları, mükellef bölümlendirmeleri,  kazanç şekilleri gibi çok çeşitli ve karmaşık bir yapıdır.

Mükellefler karmaşık yapının yükünden kurtulmak ve yasal zorunluluk nedeniyle muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerden danışmanlık almaktadır. Bu tür meslekler oldukça yaygınlaşarak bir uzmanlık dalı halini almışlardır. Bu meslekleri icra edenler defter tutma, danışmanlık yapma veya tasdik etme gibi işlemler ile mükelleflere hizmet etmektedirler.

Ancak özellikle küçük esnaflar olmak üzere mükellefler muhasebeci, defter kaydı, belge düzenleme gibi işlemlerden pek hoşnut değillerdir. Bu tip işlemleri angarya, nu işlemleri yürütenlere yapılan ödemeleri de boşa giden para gibi değerlendirmektedirler. Bu nedenle daha basit bir vergileme sistemini her zaman tercih etmemekte ve yıllık belli miktar ödeyerek tüm bu işlemleri bir kalemde tamamlamak istemektedirler.

Ülkemizde vergi kanunları açısından mükelleflerin bu taleplerinin, kendi el emeği ile iş yapan vergi kanunlarında sayılan çok küçük bir grubun dışında  karşılanması zordur. Ancak vergi sistemimizin daha basit bir yapıya kavuşturulması, bir takım vergi ve beyannamelerini birleştirmesi, kırtasiyeciliğin azaltılması ve mükellefleri daha kolay anladığı ve uygulayabildiği bir sitem oluşturulmaya çalışılması, vergi bilincinin oluşmasına diğer öğeler ile birlikte yardımcı olacağı şüphesisdir.

4.Vergi Cezalarının Uygulanabilir Bir Duruma Getirilmesi ve Artırılması
Vergi Usul Kanununda cezalar usulsüzlük, özel usulsüzlük, vergi ziyaı cezası ve diğer cezalar tanımlanmaktadır.

 Usulsüzlük cezaları tutar olarak en az olan ve bir takım bildirimlerin zamanında yapılmaması, beyannamelerin zamanında verilmemesi ve defter belge düzenlerken ve kullanırken belirlenen usullere uyulmaması nedenleriyle uygulanmaktadır. Özel usulsüzlük cezaları ise tutar olarak daha fazladır ve belge düzenlememe, defter belge ibraz etmeme ve beyannameleri internetten üzerinden göndermeme gibi hallerde uygulanır. Vergi ziyaı cezası ise direkt vergi ile ilgilidir ve verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi hallerinde uygulanır. Diğer cezalar adlandırılan cezalar ise sahte ve yanıltıcı belge düzenleyenler ile hileli  işlem yapanlara hapis cezalarını öngören cezalardır.

Ancak yukarıda belirtilen cezaların bir kısmı fiiline göre çok ağır, bir kısmının uygulama alanı kalmamış, bir kısmının cezası cüzi tutarlarda kalmıştır. Ayrıca uygun bir hukuki zemine oturtulmadığından verilen cezaların çoğu, adli veya idari yargı tarafından kaldırılmaktadır. En ağır ceza olan hapis cezası ise çok nadir uygulanmaktadır. Dolayısıyla vergi cezaları; caydırıcılığı olmayan, hukuka uygunluk bakımından geri kalmış ve adaletsiz bir yapıdadır.

Öncelikle vergi cezalarını uygulanabilir bir duruma getirmek gerekmektedir. Ceza fiilleri güncellenmeli, tutarlar suç fiilleri ile dengeli olmalı ve hukuki altyapısı sağlam zemine oturtulmalıdır.

 Bundan sonraki aşama ise cezaların artırılmasıdır. Ancak ceza artırımı vergi bilinci oluşturma zincirinin son halkasını oluşturmalıdır. Ceza kesilen mükellefe mazeret bırakmayacak konumda olmalıdır. Diğer faaliyetleri gerçekleştirmeden uygulanacak bir ceza artırımı, daha kötü sonuçlar doğuracak, faydasından çok zararı olacaktır.

5.Denetim ve İncelemelerin Etkinleştirilmesi
Denetim ve incelemelerin vergi uygulamalarında önemli bir yeri vardır. Ancak ülkemizde etkin ve verimli bir vergi denetimi ve incelemesinden söz etmek mümkün değildir. Bunda bir çok etken vardır. Personel yetersizliği, mevcut personelin etkili bir şekilde  kullanılamaması, denetim ve inceleme tekniklerinin eksikliği gibi bir çok sebep sıralanabilmektedir.

Aslında denetim ve incelemeyi birbirinden ayırmak gerekmektedir. Vergi denetimi yerel birimler tarafından özel yoklamaya yetkili memurlarca gerçekleştirilirken vergi incelemesi ise vergi tarh etme yetkisine sahip, Vergi Usul Kanunu’nda sayılan incelemeye yetkili görevliler tarafından gerçekleştirilir. İnceleye yetkililer daire müdürleri ve vergi müfettişleridir.

Vergi denetimi ağırlıklı olarak vergi mükelleflerinin fatura, fiş, irsaliye gibi belgelerin düzenlenmemesi kontrolü, kayıtsız mükellef kontrolü ve yol denetimleri gibi faaliyetler yürütür. Ancak bu denetimler personel yetersizliği ve teknik ekipman yetersizliği sebepler ile beklenen faydayı sağlamamaktadır. Ayrıca mükellefin işyerine gidilerek ceza kesme uygulaması zaman zaman olumsuz olaylara sebebiyet vermektedir.

Vergi incelemesi ise mükellefin defter ve belgeleri üzerinden inceleme yapılarak vergi kayıp ve kaçağının önüne geçmek amacı gütmektedir. Vergi incelemesi de denetim gibi yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde vergi incelemeleri %3 gibi çok küçük değerlerdedir. Ayrıca bu incelemelerdeki inceleme teknik, usul ve şartları verimli olmadığında incelenen mükelleflerden yapılan tahsilat oranları daha da az değerdedir ve inceleme raporlarına istinaden yapılan tarhiyatların çoğu vergi mahkemeleri tarafından kaldırılmaktadır.

Bu nedenlerle vergi denetim ve incelemeleri çağa, hukuka ve uygulanabilir bir seviyeye getirilmelidir. Teknolojiden azami suretle yararlanmalı ve denetim ve incelemeler ilk etapta olumlu mükellef-idare ve hakla ilişkiler çerçevesinde bilgilendirme ve yönlendirme amacı da güdülerek gerçekleştirilmelidir. Vergi denetim ve incelemeleri vergi cezaları konusunda olduğu gibi vergi bilinci konusunda gerekli düzenlemelerin yapılarak, gözlemlenen iyileşme oranında artırılarak genişletilmelidir. İstenilen seviyeye ulaştığında ise adaletli ve objektif olarak sıkı bir denetim ve inceleme uygulamalarına geçilmelidir.

6.Sosyal Projeler, Etkinlikler ve İletişim Kanallarının Kullanılması  
Ülkemizde vergi ile ilgili sosyal etkinlikler, her yıl şubat ayının son haftasında Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülen vergi haftası adı altında gerçekleştirilmektedir. Bu hafta da yarışmalar, meslek odaları ziyaretleri, protokol ziyaretleri, okul ziyaretleri gibi faaliyetler yürütülür. Ancak bu faaliyetler klasik olarak, her yıl aynı şeylerin tekrarlandığı aynı sözlerin ve sloganların kullanıldığı ve aynı faaliyetlerin yürütüldüğü resmi prosedür halinde gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyetlerde vatandaşlar ve mükellefler devre dışında bırakılarak kutlanan  bir vergi haftası haline gelmiştir.
Günümüzde iletişim, reklam, sosyal projeler ve halkla ilişkiler çok önemli hale gelmiştir. Teknolojinin de gelişmesiyle sosyal medya gibi yeni yeni kavramlar ortaya çıkmıştır. Vergi ile etkinlikler bu gelişme ve değişimin gerisinde kalmıştır.

Vergi bilincinin oluşması, yılda bir haftaya yayılmış ve klasikleşmiş faaliyetler ile gerçekleştirilebilecek bir durum değildir. Etkinlikler tüm yıla yayılarak, günün koşullarına uygun şekilde gerçekleştirilmelidir.

Yılın her dönemimin reklamlar yapılmalı, halkın sevdiği spor, sanat, siyaset, medya ve güncel insanlardan vergi ile ilgili çalışmalarda katkı sağlanmalı, teknoloji etkin bir şekilde kullanılarak sosyal medyadan internetten ve mobil iletişimlerden aktif olarak faydalanmalı, diğer kamu kurumları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları ile ortak faaliyetler de bulunulmalı, her ortamda vergisini düzenli ödeyenler teşvik edilerek, vergi kaçıralar teşhir edilmeli, her yaştan vatandaşların ilgi duyduğu ayrı ayrı etkinlikler düzenlenmeli ve halk, vergi konusunun içine çekilerek herkesin haberdar edilmesi ve katkı sağlanmalıdır.

Dolayısıyla vergi bilincinin oluşmasında bu tür faaliyetlerin yürütülmesinin büyük katkısı olacaktır. Böylece halkın her kesiminin katkı sağladığı ve verginin, ülke ekonomisi için ne kadar önemli olduğunun bilgisi oluşacaktır. İlk adımlar doğru atıldığı takdirde uzun vade de kendiliğinden bilinçlenmiş bir toplum haline gelerek vergi kaybı en aza inebilecektir.  

13 Kasım 2012 Salı


VERGİ UYUMSUZLUĞUNUN NEDENLERİ

1.Psikolojik Etkenler
İnsan, doğası gereği sahibi olduğu parayı veya bir eşyayı karşılıksız olarak bir başkasına vermek istemez. Vergi de idareye nakden ödenen bir tutar olduğundan, mükellefler ve vatandaşlar sahibi bulundukları nakit tutarları idareye vermek istemezler. Çünkü ödenen tutarların karşılığını anında almak gibi bir durum söz konusu değildir. İnsanlar parasını verir ve karşılığında mal veya hizmet alır. Ancak vergi de böyle bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla insanlar bu durum nedeniyle vergi ödemekte istekli davranmazlar.

Ayrıca özellikle ticari işletmeler ellerindeki nakiti genel olarak,  yaptıkları iş ile ilgili kullanmayı düşünürler. İşletmeler paralarını öncelikle işletmenin mal alış ve satışı, çek senet ödemeleri veya diğer ödemeler de değerlendirirler. Vergi ödemeleri bu nakit akışının en sonunda düşünülmektedir.

2.Vergi Oranlarının Yüksek Olması
Ülkemizde uygulanmakta olan vergi oranları sürekli bir tartışma konusu olmuştur ve genel olarak yüksekliğinden şikayet edilir. Ülkemizin ekonomik olarakçok güçlü olmaması, hükümetleri vergi oranlarını yüksek tutmaya yöneltmiştir. Ancak yüksek oranda vergi açıklamak, vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığına zemin hazırlamaktadır. Özellikle de KDV ve ÖTV’deki vergiler yüksek oranlardadır. Ülkemizde KDV %1-8 ve 18 oranlarında uygulanmaktadır. %18 oranı mal ve hizmetlerdeki en çok uygulanan orandır. ÖTV’de de yüksek vergi oranları uygulanmaktadır.Petrol ürünlerindeki  ÖTV’si oranı dünyada uygulanan en yüksek oranlardandır. Sıfır otomobillerdeki oranlar ise lüks sınıfa giren otomobillerde %130 oranında ÖTV alınmaktadır. Yine alkollü ürünler ve tütün içeren ürünlerde yüksek vergi oranları uygulanmaktadır.

Yüksek oranlarda vergi alınması vergi kaçakçılığına ve vergiden kaçınmaya sebebiyet vermektedir. Özellikle de kaçak akaryakıt ve sanayi da hammadde olarak kullanılan baz yağların ’10 numara yağ’ olarak adlandırılarak akaryakıt olarak kullanılması suretiyle vergi kaçırılması sürekli gündemdedir. Vergi oranlarının yüksek olması ülkemizin en önemli sorunlarından olan kayıt dışılığı da zemin hazırlamaktadır.

3.Siyasi Otoriteye ve Devlete Olan Güvensizlik
Ülkemizde siyaset kurumuna, siyasi otoriteye ve devlete karşı bir güvensizlik algısı bulunmaktadır. Bu algı geçmiş dönemlerden ve yıllardan oluşarak geçerliliğini devam ettirmektedir.

 Yolsuzluk, rüşvet, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmaması gibi düşünceler güvensizliği artırarak vatandaşların vergi ödemekte ki davranışlarını da olumsuz etkilemektedir. Mükellefler ve vatandaşlardaki ‘ben ödüyorum, onlar kendilerine harcıyorlar’ tarzındaki düşünceleri vergi ödemek konusunda vergi ödemek konusunda istekli davranmama sonucunu doğurmaktadır. 

4.Vergi ve Diğer Ödemelerin Çeşitliliği   
Mükellefler ve vatandaşlar genel olarak diğer bölümlerde de belirtildiği üzere, kamuya veya kamu niteliğindeki kuruluşlara yapmış oldukları ödemelerin niteliği ile pek ilgilenmeyerek, ceplerinden çıkan nakit meblağı baz alırlar. Dolayısıyla SGK’ya olsun, muhasebeciye olsun, belediyeye olsun yapılan tüm ödemeleri aynı mantık ile değerlendirmektedirler. Vergi ise bu ödemelerin arasında kaynamaktadır. Ülkemizde uygulanan vergilerin çeşitliliği oldukça fazladır. Bunun yanında diğer ödemelerinde vergi gibi algılanması vergiye karşı olan uyumsuzluğu tetiklemektedir.

5.Bürokrasi ve İdarenin Hantal Yapısı
Vatandaşlar kamu kurumlarına mecbur kalmadıkça gönüllü olarak pek gitmek istemezler. Bu durum hemen hemen tüm kurumlar için böyledir. Nüfus Müdürlüklerinde, Adliyelerde, Hastanelerde, Belediyelerde ve Vergi Dairelerinde olsun hepsi için aynı durum geçerlidir. Çünkü ülkemiz kamu kurumlarında ki bürokratik işlemler ve hantal yapı çoğu zaman can sıkıcı boyuttadır. Kamu kurumlarının bu yapısı vatandaşlardaki kamu kurumlarına olan olumsuz yargının da sebeplerinden birisidir.

Vergi tarh ve tahsilatına yetkili olan Vergi Dairelerindeki durum ise biraz daha farklı boyuttadır. Çünkü vatandaşlar Nüfus Müdürlükleri veya Hastane gibi kurumlara gittiklerinde, işlemlerinin yerine getirilmesinden sonra direkt olarak bir fayda elde ederler. Örneğin, nüfus cüzdanlarını yenilemiş veya tedavilerini olmuşlardır. Vergi Dairelerinde ise istemedikleri bir meblağı ödedikleri gibi ödedikleri tutardan da direkt olarak bir fayda sağalamazlar. Bunun yanında ödeme yaparken sıra beklemek, servis servis dolaşmak ve sistem arızası gibi olumsuzluklarla karşılaşmak ise bu kamu görevini yerine getirirken karşılaşmak istedikleri en son şeylerdendir. Bu tip olumsuzluk ise vergi ödeme konusundaki isteksizliği daha da artırmaktadır.

6.Vatandaşların Ekonomik Olarak Güçlü Olmaması
Ülkemiz; ekonomisinin henüz tam olarak rayına oturmaması nedeniyle gelişmekte olan ülkeler sınıfına girmektedir. Bütçe açıkları halen yüksek değerlerde, işsizlik oranı düşürülememiş ve kişi başına düşen milli gelirimiz ise gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarılamamıştır. Vatandaşlar arasındaki gelir dağılımı dengesiz bir konumdadır ve zengin-fakir arasındaki uçurum giderek artmaktadır.

Gelir dağılımındaki dengesizlik ve kişi başına düşen milli gelirin düşük olması gibi nedenler, özellikle de gelir seviyesi düşük vatandaşların vergiye karşı uyumsuzluğunu artırmaktadır. Küçük esnaf geçim kaygısı ile kayıtsız olarak faaliyetini sürdürmekte veya vergiden kaçınarak en az seviyede vergi  ödemenin yollarını aramaktadır. Tüketici konumundaki vatandaşlar ise esnaf ile fiş pazarlığı yapmakta ve gerekli indirimin sağlanması halinde, alışverişi karşılığında belge almamayı tercih etmektedir. Bu durum ise kayıt dışılığı artırmaktadır.

Dolayısıyla vatandaşların ve mükelleflerin ekonomik olarak güçlü olmaması, vergi ödemedeki uyumsuzluğu artırmakta ve kayıtsızlığı tetiklemektedir.

7.Vergi Afları    
Ülkemizde; yapılandırma, taksitlendirme , vergi barışı gibi isimler ile bir çok defa vergi ve kamuya olan borçlar ile ilgili af kanunları çıkmaktadır. Her hükümet kendi dönemlerinde mutlaka buna benzer kanunlar çıkarmıştır. Bu kanunları çıkarmaktaki amaç; birikmiş kamu alacağının tahsilini yapmak veya kronikleşmiş bazı cezalı ihtilaflı işlemleri minimuma indirmektir. Vergi kanunları ile ilgili çıkan af yasaları genel olarak gecikme zammının indirilmesi, cezaların kaldırılması, belli bir tutara kadar olan vergilerin silinmesi ve taksitlendirme yapılması gibi öğeleri içerir.

 Ancak bu kanunların beklenen faydayı sağlamadığı, tahsilat tutarlarının tahminlerin altında kaldığı da bir gerçektir. Af kanunlarının diğer bir olumsuz yönü ise vergisini süresinde ve doğru bir şekilde ödeyen mükelleflerin göz ardı edilmesidir. Vergisini süresinde ödeyenlere teşvik getirilmemesi bu kanunların en önemli eksikliğidir. Bu durum vergisini süresinde ödeyen mükellefleri vergi ödemede isteksizliğe sürüklediği gibi, mükelleflerde ‘nasıl olsa af çıkar, o zaman öderiz’ mantığının da yaygınlaşmasına sebebiyet vermektedir.

8 Temmuz 2012 Pazar

Yılın Ortasındaki Ödemeler

Yaz ayının ortasındayız, okullar tatile girdi, ösym'nin sınavları tamamlandı ve çalışanlarda yavaş yavaş tatile çıkmaya başladılar.
Vergisel olarak ta, uygulaması pek bulunmayan  mali tatildeyiz. Ancak bu ayda yapmamız gereken önemli ödemeler var.
Bunlardan birincisi Vergi mükelleflerinin (Kira Geliri olanlar dahil) Gelir Vergisinin 2. taksidi ve Motorlu Taşıtlar Vergisinin (araç bandrolü) 2. taksidi bu ayın sonuna kadar ödenecek.
Tatile çıkarken bu vergilerimizi de unutmayalım.